Başkenti Batum olan Acara Özerk Cumhuriyeti, Gürcistan'ın Sarp Sınır Kapısı ile Türkiye'ye açılır. Yemyeşil
doğası, sahili ve yumuşak iklimi ile Karadeniz kıyılarımızın devamı gibidir
adeta. Gürcistan’ın diğer şehirlerinden farklı olarak Müslüman nüfusun
yoğunlaştığı, camilerin göze çarptığı bölgenin bizdeki yeri başkadır.
Acaristan ve Acarlılar ile ilgili çok sayıda online kaynağa
ulaşmak mümkün değil. Sanırım bu konuda belgeleriyle birlikte en kapsamlı
çalışmayı Yunus Zeyrek yapmış. Açıkçası biraz hamasi bir çalışma olsa da okunmaya değer. Bu kapsamlı çalışmadan edindiğim bilgilere göre Acaristan eski
kaynaklarda Kolchidya ismiyle anılıyor. 6. yüzyılın başlarında Hz. Osman'ın
Kafkasya'ya ulaşması ile bu bölgenin de İslam'la tanıştığı varsayılıyor. Oysa
Gürcüler Türklerin bölgeyi Osmanlı döneminde zorla İslamlaştırdığını iddia
ediyorlar.
Gürcü kaynaklarına göre Acarya bölgesi 10.yüzyılda Kartli'ye
yani Gürcistan'a bağlanıyor. 16. yüzyılda Osmanlı'nın bölgeye gelmesi ile bu
topraklarda İslam daha da kuvvet kazanırken, Acaralıların kimliği
kuvvetleniyor. Nitekim 1878'e kadar Osmanlı idaresinde kalan bölgedeki Müslüman
Acaralılar, Osmanlı-Rus savaşında Osmanlı tarafında Lazlarla birlikte Rus-Gürcü
kuvvetlerine karşı savaşıyorlar. Berlin antlaşması ile Acara'nın başkenti olan
Batum Osmanlı'nın elinden çıkmıştır. (Daha sonra1918'de Kars ve Ardahan alınmış
ama Batum, halkının Türklerden yana tercih kullanmasına bakılmaksızın
Gürcülerin olmuştur.)
Birinci Dünya Savaşı
esnasında çok sayıda Acaralı Müslüman Türkiye'ye göç etmiştir.
Türkiye'de kendilerini Gürcü asıllı olarak tanıtsalar ve Gürcüce konuşsalar da,
aslında Acardırlar. Hatta bugün, Türkiye'de yaşayan çoğu Acaralı, Gürcülerin neredeyse tamamının Ortodoks
Hristiyan olduğunu dahi bilmez. Belki üç beş yemek çeşidi ve bazı gelenekler
ile Gürcülere yakın olsalar da, Türk halkıyla ortak paydaları çok daha
fazladır.
Bugün Gürcistan, kendisine bağlı özerk bölgelere yönelik
doğru politikalar izleyememekte ve sık sık sorun yaşamaktadır. Acara
bölgesinde, dini faaliyetleri kısıtlanan Müslüman nüfusun sayısı azalmaktadır. Acaralıları
farklı bir millet olarak kabullenmekte zorlanan Gürcü yöneticiler, gerçek Gürcü
Hristiyan olur mantığı ile misyoner çalışmalara ağırlık vermektedir. Gerek
İslami eğitimden yoksun kalma, gerekse misyoner çalışmaların sonucu din değiştirenler
ayrı bir yaradır. (Abhazya ve Osetya sorunlarını ayrı başlıklarda ele aldım.)
Zeyrek kitabında ünlü Rus düşünür Soljenitsin'in şu
ifadelerine de yer vermiş: "Bakınız, Gürcistan, nasıl hırs ve şiddetle
bağımsızlık istiyor! Ama daha şimdiden Abhazlara baskı yapıyor, Osetlere
zulmediyor. Stalin'in sürgüne gönderdiği Meskhetyalıların (Ahıska Türkleri'nin)
ezeli yurtlarına dönmesine izin vermiyor. Arzu ettikleri milli istiklal
gerçekten bu mudur?"
Daha fazla bilgi için:
http://www.ahiska.org.tr/?p=115