Bir turistin dahi, ilk dakikalardan itibaren dikkatini çekebilecek kadar çok dini sembol var bu ülkede. Arabalarda ve birçok ticari araçta haç işaretleri, tesbihler, ikonlar, resimler, dualar görmek hiç de sıradışı değil... Ortodoksluğa ait semboller hemen hemen her yerde: Çarşıda pazarda, marketlerde, hastanelerde, devlet dairelerinde, devlet okullarında...
Trafikte seyrederken, ansızın duran ve ıstavroz çıkaran insanlar sayesinde bir kilisenin yakınında olduğunuzu anlayabilirsiniz. Gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine, çocuklara, bebeklere kadar hemen herkes boynunda haç işaretli kolye taşıyor. Sık sık dini malzemeler satan dükkanlara rastlıyorsunuz. Bir köşede mum, tütsü ve çeşitli fotoğraflar satan yaşlılar, elinde İncil tutarak yardım bekleyen dilenciler görüyorsunuz.
Dışarı adım attığım andan itibaren soluduğum atmosfer böyle olunca, Hristiyanlığın bu topraklara nasıl geldiğini araştırmak istedim:
Havarilerden Simon ve Andrew vesilesiyle daha ilk yüzyılda Hristiyanlık ile tanışır bu topraklar. 336 yılında Azize Nino sayesinde ülke Hristiyan olur. 5. yüzyılda İncil Gürcüceye çevrilir. Hatta Gürcü alfabesinin en eski öğretilerinin hep dini metinler olduğunu söyler bize kaynaklar. Bu nedenle Hristiyanlığın, Gürcü dilinin yazılı literatürüne çok ciddi katkıda bulunduğu belirtilir. (https://en.wikipedia.org/wiki/Christianity_in_Georgia_(country)
Osmanlı'nın hüküm sürdüğü yıllarda dinlerini özgürce yaşayan halk(bunu ne yazık ki kendileri "Osmanlı'nın işgaline rağmen biz dinimizden dönmedik"diye aktarırlar) Rus işgali ile büyük baskılar görmeye başlarlar. Rus Ortodoks Kiliseleri, Gürcü Ortodoks Kiliseleri üzerinde hüküm sürmeye başlar. Çoğu Gürcü Kilisesi tahrip edilir veya seküler binalara dönüştürülür. Nitekim bu baskılar halkın dinine daha sıkı sarılmasına yol açar.
1988'de Moskova'nın verdiği izin ile, kapatılan kiliseler yeniden açılır, Gürcü Ortodoks Kilise'si kaybettiği haklara kavuşur. Ancak tam bağımsızlık ve güç, ülkenin bağımsız olmasıyla birlikte başlar. O yıllardan bu yana da en iltimas tanınan mezhep olan Ortodoksluk etkisini devletin her kurumunda fazlasıyla gösterir.
BBC'nin haberine göre devlet okulları dahi ideolojik savaş alanı haline gelmiş durumda. Okullarda Ortodoks mezhebine ait ikon ve diğer sembollerin rahatlıkla kullanılması, öğrencilerin davranışlarının, görüşlerinin bu mezhebe göre eleştirilmesi, yargılanması ve hatta "kafir" ilan edilmeleri sıradışı bir durum değil. (http://www.bbc.com/news/world-europe-32595514)
Peki Gürcü halkının dini toleransı ne durumda?
Devletin nezdinde en fazla iltimas sahibi olan grup Ortodokslar. Devlet de, halk da yalnız farklı dinlere değil, Gürcü Ortodoks Kilisesi'nin kanunları dışında kalan tüm diğer görüşlere karşı tahammülsüz. Örneğin 2001'deki İnsan Hakları İzleme Raporu'na göre son iki yılda farklı dini uygulamalara yönelik 80'den fazla şiddet vakası kayda geçirilmiş. Bilhassa Yehova Şahitleri sık sık halktan şiddet görüyor. İlginçtir ki hiç de yılmıyorlar. (http://www.religioustolerance.org/rt_georg.htm)
İlgimi çeken bir nokta, inanç ve uygulamaların duruma göre birbirine ters düşebilmesi. Misal vermek gerekirse Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre, Kafkasya'da en yüksek kürtaj oranına sahip ülke Gürcistan. Gürcü Ortodoks Kilisesi'ne göre kürtaj çok büyük bir günah ve Gürcülerin %69'u kürtaja kesinlikle karşı. Ancak ülkedeki kürtaj uygulamalarının oranı halkın inancı ile ters orantılı. Bilhassa ilk iki çocuğu kız olup, üçüncü çocukta da kız bebek beklediğini öğrenen çiftler kürtaja başvuruyor. (http://www.eurasianet.org/node/66933)
Eşcinsellik konusunda ülkede eşcinsellerin haklarını koruyan yasalar olsa da kilisenin tavrı sert ve net. Ülkede eşcinsellik karşıtı protestolar papazlar önderliğinde yürütülüyor. Ancak halk eşcinsellere uygulanan şiddete de %91 oranla karşı çıkıyor. Kilise'nin karşıt tavrına destek verenlerin oranı da %45.
Müslümanların durumuna ayrıca değineceğim ama kısaca bahsetmek gerekirse; halkın yabancı Müslümanlara yönelik sözlü veya fiili bir saldırısı yok, bizzat tecrübe ediyorum ki, en ufak bir rahatsızlık yaşamadım. Ama Müslüman Gürcüler, ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyor ve misyoner çalışmaların kurbanı oluyorlar. Bilhassa Batum'daki Müslümanlar zaman zaman Cuma namazlarını eda ederken dahi sıkıntı yaşıyorlar, devlet de bu sıkıntıyı görmezden geliyor. (http://dfwatch.net/friday-prayer-disrupted-again-in-kakheti-village-17746-21270)