18 Temmuz 2017 Salı
GÜRCİSTAN HAKKINDA NELER İZLİYOR, NELER OKUYORUM?
Ülkeye gelişimiz ani olunca, evvelinde kitap veya diğer basılı yayınları alıp okumam mümkün olmadı. Daha çok internet sayesinde ulaştığım bilgileri kafamda toparlamaya çalışıp durdum. Bir de çok güzel bir film izledim: Mandalina Bahçesi (Tangerine)
Gerek konusu, gerek kurgusu ve oyunculukları itibariyle film aklımda özel bir yer edindi. Zaza Uruşzade'nin yönetmenliğini yaptığı film, 1992 yılında Abhazya ve Gürcistan arasında yaşanan savaşı konu alıyor. İki yaralı düşmana evinde bakmaya çalışan Estonyalı ihtiyarın "tamata" özelliğinin vurgulanması bence çok önemli bir detay idi. Kafkasya kültüründe bir meclisin, ailenin yaşça büyük kişisine "tamata" deniyor. Ancak tamatanın tek özelliği yaşça büyük olması değil, fikir ve karakter noktasında da itibar sahibi olmasıdır. Tamataya karşı gelinmez, sözü dinlenir, fikri sorulur ve itibar edilir. İşte filmde iki düşmanı aynı evde tutan da "tamata'"nın ağırlığı olmuştu.
Tanımadığı insanı hiç düşünmeksizin öldürebilen insanların, zorla da olsa aynı evde kalınca birbirini tanıması neticesinde ötekine silah doğrultmak şöyle dursun, çatışmada muhafaza etmeye çalışması da savaşın anlamsızlığını gözler önüne sermek için yeterliydi. Neyse, izlemeyenler için fazla spoiler verip suyunu çıkarmayayım.
(Filmi izlerken, Boşnakça sayesinde çat pat Rusça anlamanın sevincini yaşadığımı da belirteyim. Buradan bilmeyenlere iki Slav dilinin birbirine yakın olduğunu ama yine de kolayca anlaşamadıklarını da söylemiş olayım)
Film dışında internetteki belgesellere(Abhazya sorunu, Osetya savaşı, Ahıska Türkleri, Azerbaycan'la ilişkiler, Rusya ile ilişkiler vb) her fırsatta göz atıyorum.
Neler okuduğuma gelince, yazının başında da belirttiğim gibi, çok fazla basılı kaynağım yok. Yunus Zeyrek'in Acaristan ve Acarlar isimli kitabı elime ilk geçen kitap oldu. Zeyrek'in kitabı ve Acara bölgesi ile ilgili ayrı bir başlık açacağım, detaylı bilgi orada olacak. Ardından sevgili arkadaşım Elif'in hediyelerinden, İlyas Üstünyer'in kapsamlı çalışmalarından "Kaf Dağının Güney Yüzü: Gürcistan" kitabı ile bir hayli içli dışlı oldum. Bir de eski lider Saakaşvili'nin Hollandalı eşi Sandra Hanım'ın kaleme aldığı "Bir İdealistin Öyküsü" sayesinde bir yabancının gözünden Gürcistan'ı değerlendirme fırsatı buldum.
Din ataşesi olarak Tiflis'te görev yapan Prof. Dr. Nebi Gümüş hocamın şahsi çalışmaları da benim için bulunmaz bir hazine oldu. Osmanlı- Gürcü ilişkileri, Selçuklu döneminde Gürcülerle ilişkiler, Gürcistan'da İslam'ın tarihi ve günümüzdeki durumu gibi çok sayıda konuda kendisinin geniş çaplı çalışmaları bana müthiş bir tarihi perspektif sundu.
İnternette de çok çeşitli kaynaklar var. Ülkenin tarihi, bilhassa yakın zamanda yaşadığı savaşlar, kültürü ve etnik zenginliğine dair kaynakları sıklıkla gözden geçiriyor, süzdüğüm bilgileri de blogda toplamaya çalışıyorum.
Aslında bu ülkeyi komşu ülkelerden bağımsız düşünmek neredeyse imkansız. Çünkü Gürcistan tahmin ettiğinizden çok daha fazla etnik grubu içinde barındırıyor. Sadece Azeriler, Ermeniler, Türkler, Abhazlar, Osetler, Yahudiler değil bu ülkede Yezidiler(Hatta dünyadaki üç Yezidi tapınağından biri Tiflis sınırları içinde) bile var. O nedenle genel Kafkasya okumalarını da ihmal etmiyorum. Ülkenin Hıristiyan olması sebebiyle Doğu Ortodoksluğu üzerine de fırsat buldukça araştırma yapıyorum. Bir de coursera.org ne zaman bu bölgeye ilişkin bir ders açacak diye heyecanla bekliyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)