Geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirdiğimiz kısa Batum seyahatimiz esnasında emekli bir müftü ve ailesinin evine misafir olduk. Güleryüzleri, ikramları, misafirperverlikleri ve Gürcü olmalarına karşın maaile Artvin ağzıyla konuştukları Türkçeleri bir yanda dursun, ben asıl böylesine aydın, ilim sahibi ve samimi bir müftüden dinlediklerimi yazmak istiyorum. Zira arayıp da bulamadığım bir hazine oldu kendisi. Bu topraklara adım attığım günden bu yana Müslüman Gürcülerin İslam anlayışlarını, uygulamalarını, yaşadıkları sorunları merak edip durdum. Her ne kadar kendi çapımda online araştırmalar yaptıysam da, birebir insanlardan dinleme fırsatı bulamamıştım. Emekli müftü Bejan Bekir Bey, sağolsun birçok konuda zihnimdeki soru işaretlerine cevaplar sundu.
Ortodoks Gürcüler, Müslüman Gürcülerin Osmanlı döneminde cebren Müslümanlaştırıldığına bu nedenle asıllarına yani Ortodoksluğa dönmeleri gerektiğine inanıyorlar. Bu inançlarını çoğu zaman gizlemeye çalıştıkları gibi, açıkça ifade etmekten çekinmedikleri zamanlar da oluyor. Öyle ki, onlara yönelik misyoner faaliyetlerini rahatça haklı bir zemine oturttuklarını düşünüyorlar. Zaten İslami bilinçten yoksun olan Müslüman Gürcüler arasında Hristiyanlığa geçiş, adeta bir moda bir trend gibi algılanıyor. (Yani Ortodoks olduktan sonra da hayatlarında pek bir şey değişmiyor, sadece trendi yakalamış oluyorlar)
Bekir Hoca'nın altını çizdiği durum ise papazların misyonerlik ve Ortodoksluğu sevdirme noktasında gösterdikleri azim ve hoşgörü. Kiliselere daha fazla insan çekebilmek için dinlerini bir hayli esnetiyor, bir avuç suyu üzerine serptikleri insanları cennetle müjdeliyorlar. Ne yazık ki, Müslüman din görevlileri aynı hoşgörüyle yaklaşmıyor inananlara. Dini sevdirmek şöyle dursun, zorlaştırıp uzaklaştırmak için çaba gösteriyorlar. Bekir Hoca, "bu ülkede, bu devirde bir insana "Elhamdülillah Müslümanım" dedirtip bir de kelime-i şehadet getirtebiliyorsanız bu başlıbaşına büyük bir adımdır" diyor. "Sonrası zamanla, yavaş yavaş gelir biiznillah diye" ekliyor. Kendisi kravatlı ve takım elbiseli hoca olmakla, fazla müsamahakar olmakla itham edilmiş olsa da, aldırmıyor ve ne de iyi yapıyor. Misyonerlerin akıl almaz faaliyetlerine başka türlü karşı gelmek mümkün mü? Bu denli geniş görüşlü olmasında aldığı eğitimin mi etkisi var, karakterinin mi bilemiyorum ama bildiğim şey şu ki, kesinlikle onun gibi din adamlarına ihtiyacımız var.
Acara özerk bölgesinin yani Müslüman nüfusun çoğunluğu oluşturduğu kısmın başkenti olan Batum'un merkezinde yalnızca bir cami aktif. Osmanlı döneminden kalma nice tarihi cami var ancak devlet onların restorasyonuna ve ibadete açılmasına mesafeli. Çünkü bölgenin tamamen İslamlaşmasından korkuyorlar. Zaten bölgede gerek dışarı verdiği göç, gerekse misyoner faaliyetler nedeniyle Müslüman Gürcülerin nüfusu %65'lere düşmüş durumda. Bu rakam içinde, ibadetlerini yerine getiren ve haramdan kaçınanların sayısı yok denecek kadar az. Çoğu Müslüman Gürcü için şarap içmek kültürün bir parçası. Domuz eti yemek ise pek de riayet edilmeyen kurallardan bir tanesi. İki dini bayram dışında İslam dini bu topraklarda kimsesiz bir çocuk gibi...