İngilizcede "trailing spouse" olarak bilinen kuyruk eş kavramının bizdeki en iyi karşılığı "eşim nereye ben oraya" olsa gerek. Siz de benim gibi, işi gücü bırakıp ailece birarada olmayı tercih edenlerdenseniz buyrunuz...
Elbette, anayı babayı, komşuları, dostları, eğitimi veya işi ve oturmuş bir hayatı bırakıp, dilini, kültürünü, insanını bilmediğiniz bir ülkeye yerleşmek kolay değil. İnsan birkaç kez düşünmek istiyor, kafasında çözümler üretmeye çalışıyor. Bu düşünceler kaç yıl kalacağınıza ve hangi ülkeye yerleşeceğinize göre değişiklik arz edebiliyor. Eşiniz, açlık, kıtlık, savaş gibi sıkıntıların olduğu bir ülkeye mi gidiyor? O ülkede ne iş yapacak ve hangi koşullarda çalışacak? Kaç yıl süreyle yaşayacaksınız? Çocuklarınız var mı, varsa okul çağındalar mı?
2 yıllık yurtdışı serüvenimizde Bosna Hersek ve Gürcistan gibi nispeten sorunsuz iki ülkeye denk geldiğimiz için şanslıyız. Her iki ülke de Türkiye'ye uzak değil. Ancak bizim derdimiz de hangi ülkede ne kadar süreyle kalacağımızı bilememek, üç ay mı, üç yıl mı? Beni tedirgin eden tek kısım sanırım bu. Onun dışındaki sorunlar eşime ait:)
Konuyu biraz başlıklara ayırıp incelemekte fayda var:
YABANCI DİL SORUNU
Ne yazık ki, her eş İngilizce bilerek çıkmıyor yurtdışına. Hatta şimdiye kadar tanıştığım Türk hanımlarda İngilizce bilenlerin pek az olduğunu gözlemledim. Dil bilmemek, ülkeye alışmanın ve eşinden bağımsız sosyalleşmenin önündeki en büyük engel. Benim tavsiyem, kendinizi sadece Türk hanım gruplarının içinde adeta gettolaşarak ziyan etmeyin. Elbette görüşün, paylaşımlarda bulunun, zira bu güven ortamına da ihtiyaç var ama ülke halkı arasında da gönlünüzde yer bırakacak insanları kaçırmayın. Ayrıca, birkaç yıl yaşama şansınız var ise, ülkenize geri döndüğünüzde yanınızda bir de yabancı dil götürmüş olursunuz. Gittiğiniz ülkenin dilini öğrenmenin size katkısı olacağını düşünürseniz, önceliğiniz o dil olsun derim. Çünkü günlük hayatta kullanabileceğiniz için öğrenmeniz hızlı olacaktır. Ancak Gürcüce gibi, Doğu Hristiyanlığına ilgi duyan, Kafkasya Uzmanı olmak isteyen veya Gürcü asıllı olup milliyetçi damarı kabaran biri değilseniz, öğrenmenin size hiçbir fayda sağlamayacağı bir dilin konuşulduğu ülkede iseniz İngilizce kursuna gitmek veya evde özel ders almak kesinlikle daha mantıklıdır. Yok İngilizceniz zaten iyiyse, ikinci bir lisan öğrenmek de yurtdışında kesinlikle daha avantajlı olacaktır. Çoluk çocuk ile ne kursa gidebilirim ne de evde ders alabilirim diyenlere de, internet üzerinden programlarla evde kendi başlarına dil çalışması öneririm lakin kolay olmadığını ve disiplin gerektirdiğini de kabul ederim.
ARKADAŞ ÇEVRESİ ve EVDE BİR BAŞINA HAYAT
İlk birkaç ay yalnızlık çekmeniz son derece doğal. (Hatta büyük nimet de siz farkında değilsiniz) Kimse aman da X hanımlar ülkeye teşrif etmiş, hadi gidip tanışalım, zavallıcık sıkıntısı çekmesin onu da aramıza alalım demeyecektir. (En azından bana demediler😒) Bu durumda, diğer Türklerle veya yabancı dil bilginize, sosyalliğinize göre konu komşuyla tanışana kadar interneti en iyi arkadaşınız yapmanızı önereceğim. Ayrıca Türkiye'deki çevrenizle de sürekli yazışıp rapor sunmayın, bir süre sonra acı gerçekle yüzleşecek, sizsiz hayata ne kadar çabuk adapte olduklarını göreceksiniz. E biraz acı konuştum ama öyle!
Bir kere mutlaka günlük planınız olsun. Güne amaçsız başlamayın. Eşinizi varsa çoluk çocuğunuzu okula yolladıktan sonra, yapmaktan keyif aldığınız şeylerle güne başlayabilirsiniz. Kahvenizi mi içersiniz, fönünüzü mü çekersiniz, dans mı edersiniz bilmem. Önce sorumlulukları aradan çıkarayım derseniz, alışveriş ve yemek kısmını hızlıca halletmenizi öneririm. Bunlar halledilince size geniş bir vakit kalıyor.(Aslında çok esnek ve insaflı davrandım, siz benim günlük planlarımı bir görseniz! Oku, araştır, izle, öğren, dön yine oku, yine araştır derken araya yemek ve temizliği zor sıkıştırıyorum.)
Lütfen ama lütfen bir ajandanız olsun ve ister günlük, ister haftalık olarak neleri okuyup, izleyeceğinizi, araştıracağınızı not edin. Kendinizi Türk dizilerinde, facebookta, twitterda heba etmeyin, nolur! Yaşadığınız ülkeye dair araştırmalar yapın,
*ülkenin gezilip görülecek yerleri,
*tarihi ve tarihi şahsiyetleri
*kültürü
*müziği, dansı, müzisyenleri
*edebiyatı, edebiyatçıları, düşünürleri
*ülkeye dair yapılmış film ve belgeselleri bir güzel araştırıp, notlar alın. Hiçbir şey öğrenmeden yaşayıp gitmek yerine, bilinçli bir şekilde öğrenme sürecine girip, muazzam bir birikim yapabilirsiniz. Hatta siz de bir blog yapın, bana da adresi yollayın!
Eğer yoğun bir çalışma hayatından gelip, birden eve kapandıysanız, evinizi bir "kapan" olarak görmek yerine, bir eğitim merkezi olarak görmeye çalışın. Çalışırken yapmayı çok isteyip de yapamadığınız birçok şeyi biraz azim ile artık yapabilirsiniz. Getirebildiyseniz kitaplarınızı okuyun, getiremediyseniz ülkede Yunus Emre Enstitüsü var ise gidip oradan kitap alınız. Hobilerinizi geliştiriniz, resim, el işi(örgü, dikiş, nakış), yemek-pasta... Eksik olduğunuz konuları bir düşünün! Hiç Kur'an-ı Kerim'i mealinden baştan sonra okudunuz mu? Hiç siyer (Peygamberimizin hayatını) okudunuz mu? İnternette envai çeşit kaynak var. Birbirinden değerli alimlerin seri halinde düzenlediği İslami videolardan faydalanmaya ne dersiniz? Her gün yarım saatinizi ayırarak, dini bilgilerinizi pekiştirebilirsiniz. O taraklarda bezim yok derseniz, tarih sohbetleri dinleyebilirsiniz. Birbirinden ilginç belgesellerden her hafta birer ikişer izleyebilirsiniz. Devasa bir film listesi çıkarıp, sinema kültürünüzü artırabilirsiniz. Yabancı dil hususuna zaten yukarıda değinmiştim.
ÇOCUK VE OKUL
Okul öncesi çocuklar ülke değiştirirken en az sorunlu olan gruptur. Hangi okula göndereceğiniz sıkıntısı ile uğraşmaşsınız ama evde 24 saat nasıl geçireceğinizi düşünebilirsiniz. Bu durumda tavsiyem ülkede kısa süre kalacaksanız 3 yaş üzeri için İngilizce eğitim veren kreş, uzun süre kalacaksanız ülke dilinde eğitim veren kreş. Süresini ise mümkün mertebe kısa tutmanızı önereceğim, günde 3-4 saat gibi. Nedeni ise çocuğun hem fiziksel hem de duygusal açıdan adaptasyonunun uzun sürmesi. (Denedim, ordan biliyorum) Çocuk kreş yaşının altında ise, ülke dilini de bilmiyorsanız, çözüm Türk arkadaş çevrenizle biraz misafircilik oynamak. Yoksa evde kırk takla atsanız, çocuk da siz de mutlu olmayı başaramazsınız. Ya çocuğu bilgisayar/tablet ekranına mahrum edersiniz, yada kendiniz kafayı yersiniz, benden söylemesi.
Okul çağındaki çocuklarla iş biraz zordur, itiraf edeyim. Türk dilinde eğitim veren kolej şansı yok ise, mecburen İngilizce veya Fransızca tercih edeceksiniz. Tabi tercih sizin, ben Rusya'da on yıl kalacak olsam Rusça eğitim almasını tercih ederdim, İspanya'da bir yılım bile olsa İspanyolca öğrensin, İngilizceyi eninde sonunda öğrenecek bari ikinci bir dili olsun derdim. Şayet çocuğunuzun eğitim aldığı dili iyi biliyorsanız, işiniz kolay. Ben oğlumda hiçbir sıkıntı yaşamadım, evde kendim destek oldum ve kısa sürede adapte oldu. Ama siz de yardımcı öğretmen ile adaptasyon sürecini kısaltabilirsiniz. Veya bırakın kendi kendine azıcık zorlasın, nasılsa öğrenecek. Siz, eve geldiğinde aşırı bunaltıcı da olmadan İngilizce çizgi film izlemesini, İngilizce öyküler okumasını sağlayabiliyorsanız ne mutlu. Zaten gurbet çocuğu çok da üzerine gitmeyin 😃
Kimi ülkelerde çocuğa evde ders aldırmak inanılmaz ucuz ama bu ucuzluğun rüzgarına kapılıp çocuğa tuvalete gitme fırsatı dahi sunmayan ailelerden de olmayın derim. Müzik dersi, spor eğitimi, dil eğitimi derken çocuk oyun oynamayı da unutmasın.
DİL BİLEN HANIMLAR NELER YAPABİLİR?
Gittiğiniz ülkenin dilini bilecek kadar talihli iseniz, sizi çok kıskandım doğrusu. Siz iş bile bulursunuz vallahi. Bir sürü gönüllü aktiviteye katılırsınız, kurslara, seminerlere rahat rahat gidebilirsiniz. İngilizce biliyorsanız, yine avantajlısınız. Çok iyi düzeyde iseniz, özel ders verebilirsiniz, benim Bosna'da yaptığım gibi bir eğitim kurumunda (gönüllü olarak) İngilizce öğretmenliği yapabilirsiniz. Uluslararası gönüllü kuruluşların kapılarını tıklatabilirsiniz, mutlaka size uyan aktiviteler bulacaksınız. Hiç olmadı, Türk hanım arkadaşlara veya onların çocuklarına dil konusunda yardımcı olabilirsiniz. Yabancılara Türkçe öğretmeyi deneyebilirsiniz. (Ki ben denedim, inanılmaz keyif aldım, öğrettiğim arkadaşlarla hala görüşüyorum)
EŞLERİN SIKÇA YAPTIĞI HATALAR
Sevgili arkadaşlar, yaşadığım iki ülkede de gözlemlediğim kadarıyla, çoğu Türk hanımı yukarıda da değindiğim getto hayatını tercih ediyor. Kekler ve kısır eşliğinde çay sohbetlerinin ötesine gidemeyen kadın toplantılarında ne yazık ki, dişe dokunur muhabbetler yapılmıyor, kimse birbirine fayda sağlamıyor. Elbette görüşmek, dertleşmek lazım ama zaman sonra kendinizi kasvetli bir dedikodu ortamının içinde bulup, yemek tarifleri denemeye mahkum mutsuz bir insana dönüşebilirsiniz. Birilerinin sizin can sıkıntınızı geçirmeyi beklemektense, siz bir şeylere öncü olabilirsiniz. Eğer Türk arkadaş çevresinden başka şansınız yoksa, bu çevre içinde bir faaliyet başlatmayı teklif edin. Hep birlikte neler yapabileceğiniz üzerinde düşünün, toplantılarınıza bir amaç katın. (Bosna'da küçük Türk arkadaş ekibimizle yaklaşık 4-5 ay Ortadoğu Tarihi Kulübü oluşturmuş, son derece ciddi bir çalışma yapmıştık ki notlarım hala saklıdır.)
Hanımların canları sıkıldıkça eşlerini didiklemesi de yapılan hatalardan biri. Evet onların peşine takılıp düzeninizi bozdunuz, belki de kariyerinizi bıraktınız. (Benim nasıl bir iş bıraktığımı hiç yazmayayım, duyanın ağzı açık kalıyor ama zerre kadar pişman değilim, ailece birarada olmak her şeye değer) Lakin, adamcağızın da işi kolay değil, o da gün içinde nice sorunla cebelleşiyor. Siz durmadan onun sizi alıp bir yerlere götürmesini beklemektense, kendi rutininizi kendi keşiflerinizi oluşturun. Gezilip görülecek yerleri internet sayesinde siz keşfedip eşinize fikir verin.
Yalnızca tanıdığınız bildiğiniz gıda ürünlerini tüketmek yerine, yöresel tatları da deneyin. Belki de çok sevecek alışacaksınız. O kültüre ait yemek tariflerini deneyin, döndüğünüzde acayip havanız olur😃
Sık sık Türkiye ziyareti yapıp uzuuuun uzun kalmanın da olumsuz etkileri olduğunu düşünüyorum. Bu durum sizi ne oraya ne de buraya ait yapar. Biran önce sürenin dolmasını bekler durursunuz. En iyisi, eşinizi de yalnız bırakmayıp, ülkeye adapte olmaya çalışın. Sevdiğiniz dostlarınızı davet edip, birlikte gezin tozun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder